Kendimi bulmam gereken zamanlarda; üçgenin bilinmeyen açılarını bulmaya çalıştım,
kahrolası dağların denize konumunu ezberlemek zorunda bırakıldım. Budalaların
önünde ceket iliklemeyi lisede öğrettiler bize. Kimileri, açamadı ceketlerinin
önlerini sonra, başlarını kaldırıp bakamadı dünyaya. Kanatlarımızı sakladı cani sistem, geç farkedenlerinkini kopardı.
Onlara göre uçması gereken şey sadece uçurtmaydı.
Ve,,
O da, tellere takılırsa büyük günahtı.
Uçmaktan korkardı insanlar. Cehennemde yanmaktan, para kaybetmekten, saygı yitirmekten, sevgi ve aşk kavramlarının gerçeğini öğrenmekten, öğrendikleri gerçekleri öğretmekten: Her şeyden, herkesten.
Önümde bir deniz var şimdi. Ve bana ait -gemisiz,kaptansız- kocaman bir liman. O limana dönmeyen gemilerin kaptanlarından kesilmişti umutlar çoktan..
İki bedenle inşa edilirdi gemiler tersanede, bu gezegende.
Şimdilerde bulamadıkları rotalarına henüz girmeden önce. Kaptanlar, batmayan
gemilerin içinde, düşünceleriyle alabora oldu belki. Belki bu yükü taşıyamadı
gemi,, zira yanlış öğretilen hayatın bütün halleri bulandırırdı,dalgalandırırdı
denizi.
Yada,,
Belli ki kaptanlar hiç sığdıramadı gemilerine bizi.
Rüzgar bu kadar hızlı esmeseydi,,lerle başlayan olmamışlı ve
keşkeli düşünceleri yakıp attım denize.
Bir zaman sonra külleri marmara’yı süsleyecek olan bedenim gibi.
Ardımda bırakıyorum aldığım otobüs biletiyle herşeyi. Acıdan
başka bir şey hissetmediğim yıllarım bile özlenecekmiş gibi geliyor gözüme.
Şırıngaya bir doz çekip sızdırıyorum damarlarıma. Yatağımda kusarken, güzel kadın perdeleri açıyor. Dudaklarını
ısıran çekingen gülümsemesine bırakıyorum kendimi.
Öğretilerin sahte olduğu coğrafyanızda, psikolojimin her
zerresi üşüyor.
Kaptan,,
Yeryüzünde batacak var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder