Sahil kasabasında umut bekçisi Hermosa.
Yatağının sol yanında, düşleri dökük bir abajur.
Sağ yanı yüzleşme salonu.
Hermosa,
Her alkolik gibi anestezi uzmanı.
Kış günlerinde donan umut sarmallarıyla sarmaş dolaş. Duvarında asılı
tabloda kan ağlıyor her kırmızı. Mavilerin faili ucuz boyalar, siyah bakıyor
tuali.
Çekmecesindeki makas menopoz erteliyor, intiharının son dileğiyse yaşamak.
Radyosunda yedi yirmidört bir ölüm virtüözü çığlık atıyor, tuşları bozuk,
duadan kapanan elleri yetişmiyor.
Tek zaferi farksız yenilgiler. Deniz suyundan tuzlu anatomisinde basmakalıp
düşünceler nefessiz kalıyor.
Sahil, soğuk mevsimlere küskün ya da mutluluk taciri insanlar sahile.
Düşüverse bulutlardan bir şimşek olup
Deniz koklar, yağmur yıkar pürüzsüz cesedini.. Düşünü verirse yağmura,
boğulur hıçkırığında, ölemez bile. Ellerinde, düşü tutsak Hermosa’nın, kendini
düşünüverse düşecek..
Ertelemelerden bir hayat, öten ciğerlerinde susuz kalmış bir piyano
senfonisi.
Sonbahara ait mahcup gülümsemeleri var Hermosa’nın, bir yağmuru terkedip gidemez.
Güneşe karşı büyüyen nefreti, kendini yaz’a bırakıp
gitmeye engel sıkı gururu var.
Kaçış yolu, mutluluğa açılan pencereleri daima parmaklık…
Günlerin her birinden tek tek kaçarken;
Yaz gelecek.
Sahilde, avuntu makyajlı oyunlarda kaybeden olacak Hermosa. Yalnızlıklardan
ördüğü tenini giyinmiş, ürkek dokunuşlarla rengini arayacak dikenler arasında.
Renkler ulaşılmaz, tel örgülerle kaplı.
Uçmak isteyecek hırsını sırtına bağlayıp.
Kanatlarının olmadığını ancak yıldızlara ulaştığında anlayacak.
Kanatlarının olmadığını ancak yıldızlara ulaştığında anlayacak.
Çırpınacak var gücüyle, göğün en yükseklerinde.
Ve,, yere çakıldığında;
Mevsim yeniden sonbahar..
Mevsim yeniden sonbahar..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder