Gece, son yudumunu aldı zamandan, sabaha birkaç kanatlık
çırpınış kaldı. Ağrılarım doğruldu yatağından, ışıktan saklanışıma giriş cümlesi yazdı.
“Kaç” emrini verdi akrebin gösterdiği rakam.
Şafak vakitleri nekrofilidir. Ezer geçer sancıları, daha çok
acıtarak. Endişe sızan gözlerim ve cüzzamlı düşüncelerim güne merhaba demeye tutsak.
Cennetten cinnete koştuğum bu yolda, lokal anestezi gerek aklıma. Vaftizden
yosun tutması gerek bedenimin. Umudumdan geriye kalanı, gece güne dönmeden,
defterimin arasında kurutmam gerek..
Güneş,,
Hiçbir mezara,
sönerek saygı göstermez. Bu yüzden ölmek için sonbaharı seçmek gerek. Ağrılarda
seçicilik gerek, algıda içicilik, ölümde sevicilik.
Madrigal çalınmalı son yolculuğumda, biraz da belzebul yalnız kalmalı...
Kumar masasına ağrılarımı koymalı. Bir bir, acı acı
kaybetmeli sonra. Yalvarışlardan
yaptığım bavulları alıp gitmeli benden
zaman. Kırışıklıklarıma ince işçilik gerek,
alnımdaki yazıyı silip atabilecek bir güç.
Başka bir gezegende hayat bulunmalı. Oraya yerleşmeli ve bir
yaşam daha kaybetmeliyim.
Hayat var denilen bütün gezegenlerin en güçlü kaybedeni
yazmalıyım kendimi yeni hikayelere.
Su,, beni yıkamaya yetmez. Toprak,, alamaz içine. Oksijene
ihtiyacım hiç olmadı benim.
Kuru otlar arasında, sonunda rengini kestiremediğim
dar, şekilsiz, sonsuz.
dar, şekilsiz, sonsuz.
Ve en önemlisi vedasız bir “kaçış yolu” olsun yeter.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder