26 Ağustos 2014 Salı

Vaftizden yosun tutması gerek bedenimin

Gece, son yudumunu aldı zamandan, sabaha birkaç kanatlık çırpınış kaldı. Ağrılarım doğruldu yatağından, ışıktan saklanışıma giriş cümlesi yazdı. “Kaç” emrini verdi akrebin gösterdiği rakam.

Şafak vakitleri nekrofilidir. Ezer geçer sancıları, daha çok acıtarak. Endişe sızan gözlerim ve cüzzamlı düşüncelerim güne merhaba demeye tutsak. Cennetten cinnete koştuğum bu yolda, lokal anestezi gerek aklıma. Vaftizden yosun tutması gerek bedenimin. Umudumdan geriye kalanı, gece güne dönmeden, defterimin arasında kurutmam gerek..

Güneş,,
Hiçbir mezara, sönerek saygı göstermez. Bu yüzden ölmek için sonbaharı seçmek gerek. Ağrılarda seçicilik gerek, algıda içicilik, ölümde sevicilik.

Madrigal çalınmalı son yolculuğumda, biraz da belzebul yalnız kalmalı...

Kumar masasına ağrılarımı koymalı. Bir bir, acı acı kaybetmeli sonra.  Yalvarışlardan yaptığım bavulları  alıp gitmeli benden zaman.  Kırışıklıklarıma ince işçilik gerek, alnımdaki yazıyı silip atabilecek bir güç.

Başka bir gezegende hayat bulunmalı. Oraya yerleşmeli ve bir yaşam daha kaybetmeliyim.

Hayat var denilen bütün gezegenlerin en güçlü kaybedeni yazmalıyım kendimi yeni hikayelere. 

Su,, beni yıkamaya yetmez. Toprak,, alamaz içine. Oksijene ihtiyacım hiç olmadı benim.

Kuru otlar arasında, sonunda rengini kestiremediğim

dar, şekilsiz, sonsuz.

Ve en önemlisi vedasız bir “kaçış yolu” olsun yeter.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder